9 Kasım 2012 Cuma

sizi sevenlere iyi bakın

Belki de hayatımızın küçücük anında bize eşlik eden insanlara gereğinden fazla anlam yüklüyoruz. Onlarla bir şeyler paylaşıyoruz. Bir şeyler öğreniyoruz. Bir şeyler  öğretiyoruz. Onları geçmişte bırakırken de yaşamımızın bir bölümü onlarda birlikte bırakıyoruz. Bir parça yalnızlığımız, hasretimiz, öfkemiz ve vazgeçilmez sırlarımız. Aslında hepsi yanımızda oldukları kadar dostlar. Hep söylerim 'ya ben çok vicdanlı ve fedakarım ya da insanlar bencillikte sınır tanımıyorlar. Ve aynı ben akıllanmamakta ısrarlıyım.
Daha lisedeyken en yakın arkadaşımın tercih yapmıcam deyip üniversiteye yerleştiğinde yaşadığım şokla insanlara olan tavrımı ortaya koymalıydım. Ondan sonra bana ne mi oldu?  Ayırdığım yepyeni bir sene dışında hiçbir şey. Onu hiç görmedim ve şimdi ondan çok daha iyi bir noktada bulunuyorum. Aslında bir teşekkürü hak ediyor. Tercih yaptığını söylememekle bana en büyük iyiliği yapmış oldu :) Anlayamadığım o zaman ne düşünüyordu. Ben hiçbir zaman üniversiteyi kazanamıcam o okucak ben okuyamıcam falan mı :) küçük beyinlisin kızım :) Neyse ne hali varsa görsün. O sene benimle bilikte şok yaşayan bir arkadaşım daha vardı. Ama onunla da o sene ayrıldık farklı dersanelere gittik. Tercihleri yapınca aradı beni işte şuraları şuraları yazdım inşallah olacakmış falan dedi. Yazdığı üniversitelerin hepsi özel ve bazı bölümler benim yazdıklarımla eş değerdeydi. Hayırlısı olsun dedim.
Telefonu kapatınca anneme anlattım 'boşver başkasını senin istediğin yer olsun da' dedi. Neyse açıklandı benim tabi istediğim yer olmuş kim ne yapmış banane ister benden yüksek olsun ister özel üniversite olsun. Neyse bunla msn de denk geldik (tabi o zaman msn moda ) Ne yaptın ne ettin oldu mu istediğin yer. Kızın o bana saydığı tercihler arasında olmayan bir şey olmuş benden ohoo çok düşük. Allah'm büyüksün dedim. Yani paranında satın alamayacağı şeyler varmış demek ki. :)
 Para hiçbir zaman hayatımın önceliği olmamıştır. Ne birini parası çok diye kıskandığım ne de parası yok diye ezdiğim olmuştur. Neyse herkes hak ettiğini yaşıyor bence.
Her zaman tek rakibi kendisi olan biri olarak, emeklerimin karşılığını hayallerim gerçekleştikçe görüyorum . Başkası inanın umrumda bile değil.
Bunları neden yazıyorum. O zaman küçük bir aptaldım, şimdi ise büyük bir aptalım. Çünkü kendi işimde gücümdeyim. Zaman zaman birilerine değer verip hayal kırıklığına uğruyorum.
Her insan değer verdiğinde karşılık bekler 'sana çok değer veriyorum' kime yeter. İnsan asıl değer gördüğünü, sevildiğini hissetmek ister. Birine sırtını dönebilmek ister.
Umarım hayatınızda içinizde en ufak bir şüphe olmadan sırtınızı dönebileceğiniz biri vardır.
Sizi sevenlere iyi bakın, sevgiyle kalın ;)

3 Eylül 2012 Pazartesi

Bir An

İrkildi bir kol dürtmesiyle.
-'Gördün mü' dedi sarışın kız
-'Kimi?'
Göz ucuyla işaret etti.
Tam karşısında oturan, teni güneşten bronzlaşmış erkeğe baktı kız.
-'Önümüzden geçti'
Fark etmemişti.
Sadece baktııııııı baktı. Her şey çok önce bitmemiş miydi? 'Tesadüfün böylesi' diye iç geçirdi ama burada olabileceğini tahmin etmeliydi.
Bir süre sonra yok oldu çocuk. Görebileceği bütün alanı taradı gözleri. İşte oradaydı. Yine karşısında, yine görüş alanında.
Bazen karanlık kapının önünde.Bazen masanın başında.
Sonra...
Birden hava değişti. Sola baktı kız. Kapıdaki, saks mavisi gömleği, siyah pantolonuyla en iyi modele taş çıkartacak uzun boylu, yakışıklı çocuğu fark etti. Yavaş yavaş geldi ve yanında ki sandalyeyi işaret ederek
-'Boş mu' diye sordu. Soruya şaşırmış olmanın verdiği acayip bir ses tonu ve çirkin yüz ifadesiyle anında 'boş'  diye yanıtladı kız. Yanına oturmasını beklemiyordu ama...
Onun şu an salonda bulunan en yakışıklı erkek olduğuna bahse girebilirdi kız. Kokusunu duymak ister gibi havayı kokladı. En az görünüşü kadar çekiciydi.
Unutturmuş muydu eskiyi?
Anlıktı belki de her şey. Karşıya baktı. Oradaydı. Bakar gibi bir hali vardı.
Ama bir an bile
Göz göze gelip gelmediklerine emin olamadı.


29 Ağustos 2012 Çarşamba

Yarım Tatil

Bayram için uzaklara kaçtım. 2hafta boyunca gezdim tozdum sevdiklerimi gördüm. Bunu da yazayım şunu da anlatayım diye kafamda kurdum, yazacağım günü hayal ettim ama bir fırsat bulup yazamadım. Mutluluk anlatacaktım bu sefer ama üşengeçlik mi diyeyim yoğunluk mu diyeyim bir türlü zaman ayıramadım yazılarıma. Blogumu da simsiyah yaptım neden bilmiyorum böyle yapasım geldi.
Karamsar bir kişilik olduğuma vermek istemiyorum bunu ama bilemedim ki...
Uzaklara dediğimde çok uzak değil Bursa'ya gittim:) Daha doğrusu gezme durağına Bursa ile başladım. Daha uzun sürsün istedim tatilim ama bu kadarı bile fazla gibiydi. Yollarda bile bol bol yazılar yazdım ama hiçbirini derleyip düzenleyemedim. Bana başka bir şey lazım bu aralar enerjimi iyice kaybetmiş durumdayım. Yani normalde aslında, kalabalıktan çıkıp sade, basit hayatıma döndüm. Gürültü ses özler oldum. Şimdi de anlatamıcam tatilimi. Yarım kalsın bu yazı böyle. Devamı borcum olsun.
Hoşça kalın sevdiklerim :)

28 Ağustos 2012 Salı

Son

Kendi masalımın baş kahramanı ben doldurdum, son satırları.
Yaşayamadığım hayallerime sakladım seni.
Sonra kaçtım uzaklara.
Bu zaten anlamsızdı sende.
Sevseydi gelirdi dedim.
Çok cevap hakkının içinden hiç cevap hakkını seçtin.
Sen başkasına giderken, sana yazdım son satırlarımı.
Artık sen yoluna ben yoluma sevgili...

kısa yazı

Aslında hayatımızın anlamı gibi görünen bir çok şeyden bir çok zaman vazgeçiyoruz.
En basitinden eski sevgililerinizi, büyük aşklarınızı düşünün. Ayrıldıktan sonra sadece ilk anda üzülüyoruz. İlk anda sızlanıyoruz. Sonra biz bize kalsak da alışıyoruz. Zaman zaman da unutuyoruz. Tekrar başlıyoruz. Tekrar çıkıyoruz korktuğumuz yola. Kim ister ki hayal kırıklığına uğramak. Herkes güvenmeyi deniyor en başta...


12 Ağustos 2012 Pazar

Pırıltımız Güneşimiz

Yağmur bulutu kararttı dünyamızı.
Işığımız, pırıltımız, güneşimiz nerede?
Neden ıslandık?
Sadece toprağa karıştı kötülükler.
Sonra baktık yedi farklı renk gökyüzünde.
Fotoğraf makinem nerede?
Ah işte güneşimiz,
Geri geldi hüzünler bittiğinde,
Yine pırıl pırıl,
Vazgeçmemiş,
Bırakmamış bizi,
Hala ışıl ışıl,
Hala bizimle...

11 Ağustos 2012 Cumartesi

1-0

Bazı insanlar hayata 1-0 yenik başlarlar.
Sadece kokusunu duydukları yemek gibidir hayat. İçlerinin gittiğiyle kalırlar.
Maratonda önünde kimse olmadığına emin olduğunda bile 1. değillerdir.
Yani hep eksiktir bir şeyler hayatlarında...
Güven...Öz güven

Belki sevgi, belki de nefret.

Ne çalışmak çaredir, ne de uykusuzluk.

Umutsuzdur artık onlar...


Bitiremedikleri şiirin ilk satırları beyinlerinde, sadece ilk notası bellidir şarkılarının,aşıktır onlar sadece ...

Devamı yoktur hayatın üç noktalar peşi sıra

peki ya kurtuluş?
1-1 olur mu hayat?

belki de
.
.
.

22 Temmuz 2012 Pazar

Hiç Adil Değilsin Hayat


Sevdiğimle arama kalın çizgiler çektin.
O giderken kalması için yalvarmama izin vermedin.
Cehenneme giden yolda ya benimleydi ya da kendisiyle,
Neden benimle kalmayı denemedi?
Oysaki
Korkak değilim ben,
Sadece susmam gerektiği yerde susarım,
Konuşmam gerektiği yerde avazım çıktığı kadar.
Zaten
Girmem kalbimle mantığım arasına.
Karar vermem gerektiğinde,
Ne aptal kalbime yenilirim,
Ne de katı mantığımı dinlerim.
Yine de hiç adil değilsin hayat.

Yeniden Başlamak

Eski defteri kapatıp yeni defterin ilk sayfasını doldurmak...
Hiç bilmediğin karanlık bir yolda doğru yolu bulma çaban kadar zor,
Sayısız hatalarınla tekrar tekrar yüzleşmek kadar güç,
Yalanlara sığınmak kadar anlamsız,
Açıkçası geçmişi unutmak, vazgeçmek imkansız.

10 Temmuz 2012 Salı

hayal


Hayalin yerini farklı yüzler aldığında anladım, 
Artık ne kilometrelerce yolun ne de sana harcadığım zamanın anlamı vardı...
Küçücük ellerim boştu, yazılarıma ayıracak cümlelerim kalmamıştı.
Ne mevsim yazdı ne de yaz olsun diye içimde istek vardı
Karamsardım hiç olmadığım kadar ama çaresiz değil 
Senden bana kalan tek şey kendi hayal kırıklığım

3 Temmuz 2012 Salı

Başka Bahar

Sevmeyi denediğiniz olmuştur
Çok sevdiğinizi sandığınız da
Gözyaşlarınız da olmuştur
Kaybettiklerinize ağladığınız da

Sevgi yetmez affetmelere
Sevgi yetmez sevmelere,
İhanetin ayırdığı insanları
Hayat getirmez bir araya,

Geri dönüşler zor,
Geri dönüşler imkansız
Vazgeçmeli alışkanlıklardan
Sevgi başkasına
Aşk başkasına

22 Haziran 2012 Cuma

Tatlı Kargaşa

Atamadığımız adımlar, sakladığımız aşklar, gizlediğimiz sırlar, yaşayamadığımız hayaller...
Cesaretine mi yoksa egona mı yenilirsin?
Hangisi hayatımızın merkezine oturan bizi yanıltan şey.
Düşünelim.
Cesaretimiz sayesinde hayatımıza dahil olanlara sarılalım mı, yoksa egomuz yüzünden kaybettiklerimize ağlayalım mı?
İkisini de yapmayıp kendimiz, sadece kendimiz ve kendi mutluluğumuz için yaşamayı öğrenelim.
Hep gülmeyelim, zaman zaman ağlayalım ki güldüğümüz günlerin kıymetini bilelim.
Kısacık hayatımız ne büyük sürprizlerle dolu. 
Bazen bir gülümseme bizi alır başka bir hayatın ortasına oturtur, bazense yerin dibine sokar.
Yer-Zaman-Durum
Cesaretine de egona da yenilme ya da mutlu olacağına eminsen her ikisine de yenil.
Birini mi seviyorsun git söyle. Zaten kaybedeceğin bir şey yok. Bu hayat senin hayatın ve tahmin ettiğinden daha kısa. Birini boşuna bekleyerek saçını beyazlatmana ne gerek. Belki de 1saniyeni bile hak etmeyen biri.
Birine mi kızdın arkasından çekiştireceğine git söyle. Bağırıp çağırmana gerek yok. İnsan gibi anlat belki de çözülmeyecek bir şey değildir.
Birinden nefret mi ediyorsun onu söyleme. At içine, uzaklaş. Karşında ki de insan. Unutma sevdiğimiz kadar sevmediğimiz, sevenimiz kadar sevmeyenimiz de olabilir.
.
.
.
yani sen kendin için, mutlu olmak için yaşa ama kimseyi de yorma.




20 Mayıs 2012 Pazar

Salla yalnızlığı kendine başka kapı bulsun

Korkularınız var mı sizin? Çok büyük, kocaman.
Benim var.
Beni hiç bırakmayan hayatta ki en büyük vazgeçilmezim.
Yalnızlık
Ve
Bundan dolayı senelerdir kahrımı çeken.
Pembe defterim.
Ben önce derdimi ona anlatıyorum açık açık, olduğu gibi. Hatalarımı doğrularımı, hayattan beklentilerimi, hayellerimi, hedeflerimi... Sonra sadeleştirip bir kısmını buraya alıyorum.
O beni dinlemekten hiç bıkmıyor. Ne de olsa ben yaşadığım sürece onun bir anlamı var. Hatta belki de ben yalnız olduğum sürece.

Bazı şeyleri yaşarken hiç de hak etmediğimizi düşünüyoruz.
Hayat sınavlar ve süprizlerle dolu. Ve sonuna kadar inanıyorum ki insanlar yaptığı kötülüklerin içinde boğulmadan, bedel ödemeden bu hayattan çekip gidemiyor. Yani hiç bir şey ahirete kalmıyor.

Yalnızlıkla başladım buraya geldim. İnsanın yalnızlığını dert etmesinden saçma bir şey yok.
Çünkü insanların insalara yaptığı tek şey kötülük.
Dedikodu, fesatlık, çekememezlik...

Bu hayatta herkes sizi terk edebilir. Arkadaşınız, komşunuz, dostunuz hatta kardeşiniz bile.
Kısacası anne babanız hariç herkes.
Çünkü onlardan başka size karşılıksız sevgi ve aşkla bağlı olan 1 kişi daha yoktur. Sizinde hayatınızdan silemeyeceğiniz tek kişilerdir. Sevsenizde, sevmesenizde onlar hep vardır ve sizi karşılıksız sevmeye devam ederler...

Yalnızlık ne ki?
Onların olmadığının 1sn olsun aklıma gelmesi beni bu dünya da korkutan TEK ŞEY.
Siz hala etrafınızda birileri olsun istiyor musunuz?
Ben ailem olsun yeter diyorum...

19 Mayıs 2012 Cumartesi

YALAN DÜNYA

İnsanlar değişmezler...
Aslında insanların değişemeyeceğini kabul edemememiz bizim de değişemeyeceğimizin ispatıdır.
Ama yine de bazılarının değişmesini gerçekten çok isteriz, çabalarız. Çünkü onlar sevdiğimiz insanlardır. Yine de ne kadar sevsek de cahil insanla uğraşmak zor. Bir gün mutlaka pes ederiz.
Etrafımda nelerini görüyorum. Lise bebeleri yapsa çocuk der geçerim ama belli bir yaşa gelmiş üniversite  görmüşlerin yapması durumun vahimliğini gözler önüne seriyor.
Hiçbir akıllı 1 ayda parmağına yüzük takmaz. 'Seni Seviyorum' kutsal 2 kelimeyi sarf etmez ona söyleseler inanmaz.
Kendini aşk kadını sananlar, heyecanlarına kurban gidenler.
Peki ya bu heyecana kapılıp ailesini silenler, ya onlara ne demeli!
İşte onlar tam da acınacak durumda olanlar...
Ha bir de aynı hatayı ikinciye yapanlar var. İnanın ben onları artık insandan saymıyorum.
Ya insan hatalarından gram ders çıkartmaz mı? Nerede yaşıyor bunlar anlamıyorum ki!
Uyanın uyanın gerçek hayattasınız dizi ya da film değil bu!
Aşk sandığınız o büyüleyici duygu da bu kadar basit değil, olmamalı, OLAMAZDA.
Evet belki sizin ucuzluklarınız gerçek aşkı gölge de bırakabilir.
Ama unutmayın her sahte şey bir gün gerçekle yüzleşir.
Yolunuz buysa üzgünüm ama ne doğrultunuz doğru ne de yönünüz.

18 Mayıs 2012 Cuma

Facebook-Twitter

Merhabalar...
Ben biraz yeteneksiz bir blogger olduğumdan facebook ve twitter ımı sayfama ekleyemedim.
Misafirlerim varmış beni oradan takip etmek isteyen.
Teşekkür ederim ilginize çok mutlu oldum :)
facebook adresim
http://www.facebook.com/1SaniyelikSessizlik
twitter adresim de
https://twitter.com/#!/Lilyuumm

Şimdilik hoşça kalın en kısa zamanda görüşeceğiz:)

17 Mayıs 2012 Perşembe

Yaş

Yine ne oldu?
Yaşlar dökülüyor damla damla,
Islandı yanaklar.
Ağlıyor biri,
Aslında susuyor biri,
Yok yok yalnız biri...

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Bir Gün

Bir gün bunlar bitecek ben yine güleceğim, yine şarkı söyleyeceğim.
Kurtulacağım bu yalnızlıktan, yine seveceğim.
Gerçek olacak kahkahalarım,
Abartısız gülüşlerim.
Ben bir gün yeniden mutlu olacağım.
Hayallerimde kalmayacak mutluluğum,
Uyanır uyanmaz bitmeyecek rüyalarım.
Isınınca gitmeyecek yanımdaki adam,
Benimle kalmaya devam edecek en kıymetlilerim.
Bu böyle gitmeyecek,
Ben bir gün yeniden doğacağım,
Ben bir gün yeniden yaşayacağım.

Sevdiklerimizin yanımızdayken kıymetini bilelim ki sonra üzülmeyelim...

11 Mayıs 2012 Cuma

Sen Yine Gel Hep Gel MURAT BOZ :)

Cuma akşamı oldu. Yarın tatil ama sevinemiyorum. Yapılacak o kadar çok işim var ki. Haftam da çok yoğun geçti. Haftanın tek ve en güzel yanı muhteşem Murat boz konseriydi. Şu sıralar sabancı fest ile bahar şenlikleri kapsamında üniversite üniversite geziyor Murat boz. Bizde İzmirliler olarak Dokuz Eylül Üniversitesine yaptığı ziyarette kendisini yalnız bırakmadık.

Ne konserdi ama :) Bütün haftanın, hatta bütün senenin yorgunluğunu, stresini aldı gitti.


Genç kızların sevgilisi Murat BOZ... 
Şu öpücüğe zıplayan kaç kız gördüm :)
Erkekler sinir oluyordur diye düşünmekten insan kendini alamıyor ama bunun aksi o kadar çok erkek hayranı vardı ki konserde gözlerim yaşardı:)

Çok yakışıklı yaaa :))
Severim Murat BOZ'u. Hem sempatik hem de çok doğal...

Dokuz Eylül'ün Tınaztepe Kampüsündeydi konser. Tırmandığımız tepeyi inan ki görmek istemezsiniz. Başka biri olsaydı asla çıkmazdık ama işte Murat Boz olunca iş değişiyor. Yorulduk ama yorulduğumuza değdi. Yine olsa yine giderdim :)

Sesimiz kısılana kadar bağıra bağıra eşlik ettik :)


Bu da klibini yeni çektiği ve şu zamanlarda herkesin favorisi olan şarkısı SOYADIMSIN :)
İyi hafta sonları,
Hep mutlu olun,
Sevin, sevilin ;)


30 Nisan 2012 Pazartesi

Sil Baştan

En yakın arkadaşım bugün 'yazma artık şu çocuğu, sil gitsin, uğraşma zaman kaybı' dedi. Belli ki pek bi üzülmüş benim durumuma. 'Sildim gitti' dedim bende. 'Seni mi kırıcam sevgili çokta dost yok :)'
Böylelikle bir aşk masalının daha sonuna gelmiş olduk :)
Yazmıyorum artık onunla ilgili daha güzel eğlenceli şeyler yazmaya karar verdim.
Hayatımı düzenlemekle başladım ve ilk olarak da kıştan kalma iki kilomu vermek istiyorum :)
Bakalım sıra neye gelecek...
Şimdilik bu kadar sevgiyle hoşça kalın :)
Bu da bol gülücüklü kısa bir yazı olsun :)



29 Nisan 2012 Pazar

sonsuz sevgilerimle

Yarın, aramızda uzun bir mesafe olan sevdiceğilme arama bir de ülke mesafesi girecek. İngiltere'ye gidiyor. Ülkemizi bir kez daha Avrupa şampiyonasında temsil edecek. İnanıyorum ki daha önce olduğu gibi yine 1. olacak ve benim ona bir kez daha hayran olmamı sağlayacak.
Uzaklara gitmesi benim canımı yakmıyor zaten yeterince uzağız birbirimize. Hatta ne kadar aramızda bir şey olmasa da bu durum gururlandırıyor beni. Heyecanıma bir yenisi daha ekleniyor. Şimdi cumartesiye kadar beklicem, sabah erkenden kalkıcam elime bilgisayarımı alıp an an ne yaptığını yazmalarını beklicem.
O yokken ona yazıcam tüm yazılarımı. Sanki beni duyuyormuş gibi davranıp, hissetmesini beklicem. Tüm dualarımı kalkan edicem ona ve kalbim onun yanında olacak uzak diyarlarda.
Ne zaman vazgeçtim desem onun için içimde bitmek bilmeyen iyi duygular, iyi dilekler,başarı temennileri... ile karşılaşıyorum Kendimi her an onu düşünürken buluyorum, kopamıyorum. Keşke bu iyi dileklerimi ona da söyleyebilseydim. Yanında olabilseydim. Ama o bunu istememişken yapamam. Elbette onu beklemeyeceğim de. Ama o hep hayatımda olacak. Görebileceğim, haber alabileceğim kadar yakınımda bir o kadar uzağımda...
Sana bir şey olmasın.
Oralarda iyi bak kendine.
En önemlisi de sakatlanma...
Başarılarım daim olsun sevdiğim.
Bu sefer de benim için 1. ol :)

25 Nisan 2012 Çarşamba

Sahibine Ulaşmamış Satırlar

İyi biriyim desem neden kendimi böyle tarif ettiğimi görmeden anlayabilir misin? Ya da sinirli ,hırçın, cadı...Hayır hiçbirini beni yaşamadan anlayamazsın. Neden sinirlendiğimi bilmeden, sinirliyim dediğimde bana nasıl ön yargılı davranırsın. Cadıyım diye çekilmez miyim. Kim bilir belkide bu bana yakışan bir özelliktir. Kötü kalpliyim desem kaçarsın ama nereden biliyorsun iyilere karşı mı kötüyüm, sahtekarlara karşı mı?
Peki ya yalnızlık. Yalnızlığıma dokunabilir misin, görebilir misin kendini gözyaşlarımda. Yazarım sürekli. Yazılarım anlatır seninle konuşurken atladığım satırları,pişmanlıklarımı,doğrularımı yanlışlarımı. Beni.
Ne iyi kalpliyim ne de kötü. Ne yalancıyım ne de doğrucu başı. Tıpkı mutluluğunu gördüğüm zaman hissettiklerini bilemediğim gibi siyah bana çok yakışıyor desem hayal edebilir misin?
Hedeflerim ve hayallerim olsa da planlar yoktur hayatımda. Hayat çok kısa. Yoksa nasıl bu kadar cesur olabilirdim. Hayatta ölümden korktuğum kadar hiçbir şey korkutmaz beni. Hem patavatsız hem de cadıyım. Anlık yaşarım. Çekinmem kimseden ama aynı zamanda utangacım. Yani anı anına uymayan dengesizin tekiyim. Yapcam deyip yapmadığım şeyler olduğu gibi kesin yapmam deyip yaptığım şeylerde oldu hayatımda. Bunu yolladıktan sonraki pişmanlığımı da bir parça hissediyorum ama yazmasam da içimdekileri biliyorum. Yolladıktan sonraki bekleyişlerime üzülüyorum. Kimseye vermediğim şansı istiyorum.
Düşünüyorum da bu saçmalıklar beni ne kadar tanıtabilir ki. Pff hepsi saçmalık ve bir delete tuşuna bağlı yok olup gitmeleri. Tıpkı bu yazdıklarımı kendini rezil ediyorsun diyen arkadaşıma inat olsun diye yolladığımı bildiğim gibi, bunları okuduktan sonra kararlarının değişmeyeceğini de biliyorum. Gülümse. Görüyorsun ki kız arkadaşın olması beni durdurmaya yetmiyor. Çünkü ben seni imkansızın ortasında buldum. Kız arkadaşımı seviyorum dersen yapacak bir şeyim yok. Ama eğer içinde ufak bir şüphe varsa bana bir şans ver. Bilmiyorum belki senden hiç hoşlanmayacağım ya da sen benden. Belkide aşık olucaz birbirimize. Tek istediğim her duygunun karşılıklı olması. Ama bunu görüşemezsek asla bilemicez. 1 gün belkide 1saat yeter bize.
Son çırpınışlarım bunlar. Bundan sonrası karanlık. Bundan sonrası yalnızlık.

23 Nisan 2012 Pazartesi

Hayat

Tüm doğrularım ve tüm yanlışlarımla. Bugün içindi yaşadıklarım. Üç noktaları sildim hayatımdan. Sonlar yazdım yepyeni başlangıçlara. Ne istediğimizi bilmediğimizden değil miydi gitmelerimiz. Yap boz gibi birleştirdim zamanı. İşte bugün hepsinin bittiği ve beklediğime değdiği an.

11 Nisan 2012 Çarşamba

Anlamak

Anlamak zordur bazı şeyleri. Çünkü sevdiklerimiz sadeleşmiş cümlelerle konuşur bize. Fırsat ararız kısıtlanmış cümleleri genişletmek, sevgiyi öğrenmek için. Oysaki sevgiyi öğreneceğimiz kimse de yoktur. Tüm sevgiler ve aşklar örnektir sadece. Aslında mutluluk da sandığımız kadar yakın değildir.

8 Nisan 2012 Pazar

Düşün

Karanlık bir cadde düşün ya da kapısını çaldığım sensiz bir ev. Yalnızlık düşün koskocaman. Küçücük kalbime sığdıramadığım beni farklı biri haline getiren. Son olarak kendini, bendeki yerini düşün. Hayal edemediğine eminim. Çünkü o karanlık cadde gibiyim. Derinliklerimi yalnızlığıma adım atmadan fark edemezsin.

Zor

Her gün yeni bir hayat sınavından geçiyoruz. Hayal kırıklıklarıyla da birine iyilik yaptığımızda karşılaşıyoruz. Zor, çok zor. Birini anlamakta, laf anlatmakta. En zoru da değer verdikçe değersizleşiyoruz.

5 Nisan 2012 Perşembe

. . .

Gelişi güzel olmuştu her şey.
Olması gerektiğinden farklı.
Tam da olmaması gerektiği gibi...

29 Mart 2012 Perşembe

o an bu an değil

Bazen haklıyken haksız duruma düşürür insanı, yaşadıkları. Kendini birilerinden özür dilerken buluverirsin. Oyuna gelmişsindir. Ama henüz kazanan belli değil. Unutma, intikam soğuk yenen bir yemektir!

son

Sahip çıktıkların ve sana sahip çıkanlar arasında kalınır her zaman. Soru işaretleri vardır ünlemlerden arınmış cümlelerde. Ve son vardır, en planlamadığın yerde...

26 Mart 2012 Pazartesi

En Büyük Hayal Kırıklığım

Benim başıma böyle bir şey gelmez dememek lazım hiçbir zaman. Ben aşka bile inanmayan biriydim. Hayat beni en tuhaf olanıyla sınıyor. Hakkında duyduklarıma bakarak birine ilgi duymaya başladım. Resmini bile görmemiştim. Ama onunla karşılaşmak için yollar aramaya başladım. İlk kez karşılaştığımızda aslında o olduğunu bilmeden ona bakıyormuşum. Kardeşim dedi 'gördün mü?' 'yoo' dedim 'tam arkanda' dedi. Bir baktım o :)
Bahsettiğim kişi ünlü bir sporcu. Tabi sonra bir güzel araştırdım ama araştırmam benim için iyi değil kötü oldu. Daha da bir saplantı yapar oldum. Tanışmak için gitmesi ihtimal bir çok yere gittim ama hiç birine gelmedi. En kolayı faceten eklemekti. Ama arada kardeşim olunca o kadar kolay değildi. Hem onu arada bırakmak istemedim, hem de bir kızın erkeğin peşinden gitmesi fikri kulağa hoş gelmiyordu.
En son Türkiye şampiyonasına gittim tanışırız diye ama şanssızlık işte kulübünü değiştirmiş giderken bizimle gelmedi. Orada da farklı otellerde kaldık. Kendimi ne kadar cesaretlendirsem de onunla tanışmaya gidemedim bir türlü. Zaten aksilik ya gitmeden biraz kuru soğuk yemiştim yüzümde yaralar çıktı. Bana sorsanız o halimle bile iyiydim. Ama kendini beğenmişlik yapmayayım :) O 1. oldu. Bütün maçlarını en önden izledim ve beni hiç fark etmedi. Sonra zaten döndüm İzmir'e. O da milli takım kampına gitti. Ben saplantılı ya hep onu takip ediyorum. En son da uluslararası maça. Orada da 3. oldu. Yok dedim bu sefer dayanamıcam mesaj atıcam. Fırsattan istifade tebrik etmek için mesaj attım.
1 sene boyunca kendi kendime çırpınıp durmamdan sonra ilk kez dün gece onunla konuştum.
Sakatlandın mı, iyi misin, diye sormadan tanışalım deyiverdim. Çünkü artık öyle bir şey olmuştu ki gitsin bende kalmasın istiyordum. İçim ona hissettiğim ne olduğu belirsiz şeylerle tıklım tıklımdı. Ne derse üzülmeyecektim. Sanırım kibarca da reddedildim. 'Kız arkadaşım var seninle görüşmem doğru olmaz' dedi. Ben hızımı almışım durur muyum ısrarı mı da yaptım. Ama maalesef olmadı. Üzülmeyecektim ya yalan, öyle çok üzüldüm ki. Midem ağıdı. Uykum kaçtı.
Hafifledim mi ondan bile emin değilim. Hani belki kafasını karıştırırım diye düşünmüştüm onu da başaramadım.
Şansız mıyım, kadersiz miyim bilmiyorum ama mutsuz olduğuma eminim.
Yanıbaşımızda yüzünü görmeye  tahammül edemediğimiz ve çok uzakta olduğu için özlemini kalbimize sığdıramadığımız birileri vardır. Yani anlar vardır hayatın adil olmadığını düşündüğümüz.

24 Mart 2012 Cumartesi

Yakında Görüşüyoruz...

Biraz zaman oldu bloguma uğrayamıyorum. Keyifle blogları gezip arkadaşlarımın güzel yazılarını okuyamıyorum. Hem yoğunum hem de bilgisayarım sorunlu azıcık. Elime alıyorum sinir olup bırakıyorum. Oysa ki yalnız aşk serimi yazmak için can atıyorum. Neyse umarım bir format attırıp kurtulur, en kısa zamanda aranıza geri dönerim.
Sevgiyle hoşça kalın canlarım :)

18 Mart 2012 Pazar

Hayali Yolculuk

Sevgili blog arkadaşım mor balık beni mimlemiş. Teşekkür ederim mor balık :) Sorunu büyük bir zevkle cevaplıyorum.
Bir tur düzenliyorum ve sizi en çok gitmek istediğim yere götürüyorum.
Nereye mi?
        Tabi ki de Alaskayaaaa :)
                 
ABD nin yüz ölçümü en büyük, nüfusu en az olan eyaletidir. 
               6 ay gündüz 6 ay gece
Bu yüzden ilgimi daha da çok çekiyor. Orada bir süre de olsun yaşamak için can atıyorum.
    Dehşet soğuk olduğundan da haberim var.
                                                                 Balık tutabilirim :)
Gemi yolculuğunun büyük bir hayalim olduğunu söylemiş miydim?
İlerde size bundan bahsederim :)
Gemiyle uzun yolculuk...
İstikamet Alaskaaaaaaaaaaaaa :)

İnşallah bir gün kocamın koluna girer, şu gemiye biner bir tur yaparız tabi turun içinde Alaska da olur.
Ahh inşallah :))))
Heyecanlandım. Hayal kurmak ne güzel, bir de gerçekleşse değmeyin keyfime :)
Siz de en çok gitmek istediğiniz yeri bizimle paylaşır mısınız?
        Boncuk
              Canan Acar
                    Uçamayan Cadı

Sessiz Sevgim

Elimi tutman bu kadar da mı zordu?
Gözlerimi de mi fark etmedin?
Peki ya sana anlattıklarını?
Hiç mi ilgini çekmedi sessizliğim?
Sen nerelerdeydin söylesene,
Ben sana bakarken nerelerdeydin?
Bana baktığını düşündüğüm gözlerin,
Griliğin arkasında ne görüyordu?
Başka bir yüz, başka bir gülüş,
Kalbimden başka her şey...

Kilometrelerce yolu kimin için geldim?
Senin için.
Beni fark etmeyen gözlerin,
Beni sevmeyen kalbin için.
Sadece 1 saniye göz göze gelebilmek için.

Tam karşındaydım SEVDİĞİM.
Ahh ne dualar etmiştim.
Beni gör ,sevgimi hisset diye.
Kimse çaresizliğimi görsün istemedim.
Sessizdi o yüzden çığlıklarım.
Tek istediğim sendin.
Senin sevgin, senin kalbin.
Başkasından bana ne.

Yeni bir başlangıç yap diyorlar.
Nasıl?
Hem bu neye yarar ki,
Sen olmadıktan sonra...

12 Mart 2012 Pazartesi

Yalnız Aşk 4

Her gün doğumuyla başlar umutlar. Hayata dair yeni bekleyişler devam eder gün boyu. Akşam olunca bazen hiçle bakarsın gün batımına, bazen de hayal ettiğin mutluluklarla. İşte asıl o anlarda yaşadığını anlarsın.
En son anneyle tanışma kısmında kalmıştık. Anne bizim kızı pek bi sevmiş kızım demiş, canım demiş, oğlumu bırakma demiş. Yaaa...
Daha sonra bu kısma geri döneceğim.
Elinde notları yanıma geldi. 'Ben de ders çalışıçam' dedi. Sevindim, doğrusu bunu çok sık yapmazdı.
Ama tabi...
'Bu hafta sonu da gidecek olamazsın' dedim. 1 gün gitçem, 1 gün gitmicem dedi. 'Yapma be canım bu hafta bari gitme bak sınavların var dersin kalmasın' dedim. 'Başladım işte çalışmaya hem yeter o zamana kadar zaten notlarımı da yanıma alırım giderken, gelirken okurum sonuçta 1 buçuk saatlik yol. Hem canım sıkılmaz' dedi.

Cuma akşamı hazırlık yaptı. Cumartesi sabahı elinde notlar gitti. Her zaman ki gibi alt geçitten geçince mesaj attı.
Gezmişler bir güzel 'çok eğlendim' dedi fıstığım. Ağzı yine kulağındaydı. Mutluluğu yüzünden olduğu gibi okunuyordu.
Cumartesi akşamı baktım yine hazırlanıyor. Hani gitmiyordun dedim.
'Kıyamıyorum yalnız kalmasın.' dedi.
'E sınavlar ne olacak?'
'Çalışıyorum yolda.'
Anlıycağınız sınavları da umursamadı.
Hayatında sadece SEVDİĞİ vardı.
Gerisi hikaye.

Sevmek gibisi yoktur. Oysaki çoğu zaman değmez sevdiğimize. Geriye ya gözümüzde bir damla yaş ya da kalbimizde bir parça hasret kalır. Hasret yerine içini acı kaplayanlar da vardır. Onlar için katlanmak yepyeni bir başlangıçtır. Eğer değseydi sevdiğine, başkaydı her şey. Bakışı başkaydı. Kalbi başkaydı. Sevmek başkalaştırır insanları. Çaresizlik sarar dört bir yanını ve son darbe yalnızlıktır. İşte en çok o yakar canımızı...

10 Mart 2012 Cumartesi

Sakar Şirinin Hatırası :)

Üniversite hazırlıktaydım. Yurtta kalıyordum. Bir gün evden dönerken annem bizim kızlar seviyor diye o güzelim poğaçalarından ( tam tamına 3tepsi ) yapmıştı. Öğlen gibi yurttaydım. Odada sadece canım arkadaşım M vardı. ( hala sıkı fıkıyız kendisiyle:) ) Beni beklerken kantinden meyve suyu almış. Gidince hemen yemeğe koyulduk. Bir güzel karnımızı doyurduktan sonra M her zaman ki gibi meyve suyu kutusunu yere koydu ve patlattı. Bende aynen yere koydum ve olanca kuvvetimle bastım. Tabi o patlattı diye ben hemen yere koymuştum ya meğer benimki daha bitmemiş. İçinde kalan bütün meyve suları oda arkadaşımız D'nin beyaz pikesinin üstüne sıçramasın mı!  'Eyvah!' Pike beyaz onu geçtim kız titiz. M 'çekil sen' dedi. Bende onu dinleyip yatağıma çıktım. O da ıslak mendili alıp bütün yatağı sildi:))
Bu olay aklımıza gelince ya da birine anlatınca direk 'neden sen silmedin' diyorlar. 'Bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum:)  O bana çekil dedi. Bende bir güzel çekilip onu silerken izledim. Ona da 'neden sen sildin' diyorlar o da bilmiyorum diyor :)

Neyse devamını anlatayım. Sonra biz yatağın karşısına geçtik, baktık bir güzel, olmuş.
M : 'Ben olsam hayatta fark etmem.'
ben:  'D kesin fark eder.'
M:' Sanmam ya.'
Kendisinden o kadar emindi ki :) Sonra ben okula gittim. Mesaj.
D odaya girer girmez yatağı görüp yatağıma ne oldu diye basmış çığlığı :)
'Lil, D bana yatağı sordu bilmiyorum dedim. Alsında herkese sordu bir de Lil'e sorayım dedi. Ben de o da bilmez dedim. Aman a bişi belli etme.'
 M ne kadar panikse bende bir o kadar rahatım sanki yatağı meyve suyu yapan ben değilim :)
Yurda geldim tabi D beni hemen tuttu. Ben gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Sen bir şey biliyor musun?' dedi. Bende 'yoo' dedim. Gülmemi öyle zor bastırıyodum ki. Tabi dönüp ay canım çok kötü olmuş falan demem lazım. M de bana destek olcak ya 'ben demedim mi o da bilmez.' diye araya girdi.
Ben hemen döndüm yatağıma. Bir baktım benim yatakta leke var. (gerçi onunkinin yanında buna leke bile denmezdi:) ) Ben tabi şok 'aaa bu ne?' demiş olucam ki. D yanıma geldi 'off ya kesin dışardan birileri geldi ne istiyorlar ki bizden' dedi. 'Aman Lil sen sus' dedim içimden. Ona da 'aman boşver yıkatırız'  dedim. Tabi olayı tek bilmeyen D. Odadaki kızlar 'işte etme bulma dünyası' deyip kahkahayı bastılar :)) D hiçbir şey anlamadı.
Üzerinden seneler geçti biz hala hatırlayıp gülüyoruz. O ise hala bilmiyor yatağını bu sakar şirinin mahvettiğini :)

8 Mart 2012 Perşembe

Bir Kaç Satır Da Kardeşe :)

PRENSESİM BENİM
Ömür boyu aynı evi paylaşamayacağımızı bildiğim halde yokluğuna alışamadığım, sevmeye doyamadığım, sevmekten bir an olsun vazgeçemediğim, tek gerçeğim.
En iyi arkadaşım, dostum ,kardeşim.
HER ŞEYİM.
Benim prensesim.
Biliyorum bir gün bir prense kendi ellerimle teslim edeceğim seni. Sessizce gitmene izin vereceğim evimizden. Ama bu hiç bir zaman kalbimden gittiğin anlamına gelmeyecek. Gittiğinde daha da artacak bendeki yerin, bir parçada acı dolduracak içimi.

Yokluğunda nasıl yaşayacağımı tecrübe ettiğim şu zamanlarda daha da çok sevdim seni. Sanki ilk kez ayrılmışız gibi hissettim. Oysaki kaç kez yaşadık bunu. Ama doğrusu bayadır bu kadar uzun olmamıştı. 1hafta 2hafta...
1ay uzun, gerçekten çook uzun :(
Ama,
Kalbim, tüm iyi dileklerim ve senin için kurduğum bütün hayallerimle birlikte seninle.
Yerin dolmaz bir tanem hem nasıl dolsun ki sen teksin.
Bu hayatı sevmemin en büyük nedeni. 
Canımdan öte cansın KARDEŞİM.

7 Mart 2012 Çarşamba

Yalnız Aşk 3

26 Mart...
'Lil' dedi. 'Ben sabah erken kalkıcam ama seni rahatsız etmem.' Tamam demek üzereydim sonra şaşırdım. Zaten 6da kalkmıyor muydu bu kız tam olarak bu saatin ne kadar erken olacağını bilmek istedim.
Duyunca nasıl bir tepki verdiysem fıstığımın yüzü allak bullak olmuştu. Söylediğine göre az kalsın gözlerim yuvalarından çıkacakmış.
-'Neeeeeee? 4buçuk mu? Sen delirmiş olmalısın.'
Bunu yapmasının anlamsız olduğunu defalarca söylemiştim. Hele bu sefer ki tam saçmalıktı. Ne desem fikrinden dönmeyeceğini ve beni asla dinlemeyeceğini bildiğim halde onu vazgeçirmeye çalıştım. Başarısızdım. Zaten söz verdiği zamanlarda bile kendi bildiğini okurdu.(Bu konuda değiştiği pekte söylenemez ya neyse!)
Nedense yine de beni ikna etmeye çalışıyordu.

-'Annesiyle tanışçam düşünsene, sen inanmıyorsun ama beni seviyor yoksa neden bu kadar ısrar etsin.' Evet baştan hayır diyebilmişti ve büyük bir ısrarla karşılaşmıştı. Buna şaşırmadım desem yalan olur. Tabi ki ısrarları sonunda eveti kapmıştı. Kafam karışmıştı. Acaba ben inanmak mı istemiyordum. Ama bu tanımadığım kişiye karşı içimde dinmek bilmeyen bir huzursuzluk vardı.
-'Nasıl heyecanlıyım bilemezsin annesiyle tanışıcam. Beni sever mi, ne dersin? Ben onu sevdim bile çünkü onun annesi. Sence ona nasıl hitap etmeliyim? Teyze? Ya da sadece siz?'
.
.
.
4buçukta kalktı.Saçlarını yıkadı. Köpükledi. Kuruttu.(Bu işlemi akşamdan yapmasını söylediğimde, her defasında bozulmasını istemediğini, hem bu şekilde buklelerinin çok daha güzel olduğunu söyledi.) Perçemlerini düzleştiriciyle düzleştirdi. Siyah göz kalemini sürdü. Rimelini de.(Her hafta sonu olduğu gibi.)
Aah canım benim öyle güzel olmuştu ki.
Heyecanı taze ve saftı. Karşısındaki kişinin de aynı duyguları hissetmesini dilemekten başka ne yapılabilirdi ki.
Gülümsedim.

Gözü kapalı güvenmeyi her şeyden çok isteriz. Bir hayat geçip giderken önümüzden yepyeni hayatlar merhaba der bize.
O hayatların neler getireceğini ise asla bilemeyiz.

5 Mart 2012 Pazartesi

Anı Yaşamalı

                Hayat Aşktan Geçer

                   
 Radyoda dinledim dilime dolandı bu şarkı.
Şu zamanlarda eski dostumun hikayesini yazarken hayatın aşktan geçtiğini düşünmek ne kadar da zor.
Dolambaçlı yolların, kuytu köşelerin, karanlık sokakların masalı AŞK.
Hangi semte ne zaman uğrayacağını bize söyler mi?
Onu nasıl tanırız, aynı dili konuşur muyuz?Selamlaşır mıyız?
Ahh amacımız nedir aslında? 
Sevgi mi Aşk mı karmaşasına dalar mıyız?
Dalmamalıyız!
Mutlu olmak için anı yaşamalı...




4 Mart 2012 Pazar

Yalnız Aşk 2

Hafta içi biraz problemliydi. Ne zaman arar acaba? Duşa şimdi mi girsem? Yemeğe gitsem mi ama ya o zaman ararsa? Konuşamazsam? Dur bekleyeyim biraz daha. Ay ne yapsam acaba?
Bir hafta ve süre gelen bütün haftalar boyunca benzer sorular.
Cuma olması iple çekilirdi. O zaman da ayrı bir telaş 'Ne giysem? Saçımı nasıl yapsam? Peki ya makyajım?'
Aşkla sabırsızca beklenen hafta sonları ve her hafta sonu sevdiğine koşuşları...
Şubatta başlamıştı bu serüven İzmir'de.

 Aaah fıstığım ne şubatın o kuru soğuğuna, ne de temmuzun o kavurucu sıcağına aldırmıştı.
Yine bir akşam telefonla konuştu. Çok hastaymış, bizimkinin de dakikasına beti benzi attı. Eminim o an, ondan çok daha hastaydı. 'İlaç götürmeliyim ama yasak' dedi çaresizce. Sevgisinden sürekli şüphelendiğim o çocuk beni zerre kadar ilgilendirmese de, arkadaşımın üzülmesine nasıl izin verirdim. Çeşit türlü kavanoz, kutu aklınıza gelebilecek, içine ilaç konulacak, her türlü şeyi düşündük,denedik. Tabi nasıl içeri sokulabilir o da ayrı bir dertti.
En sonunda bulduk bir yolunu. Çantasına erkeklerin karıştırmamasını sağlamak için bayanların ihtiyacı bir kaç bir şey attık. Küçücük kavanozumuzu da çantanın kuytu köşesine sakladık. Yani bütün riskleri aldı yeter ki iyileşsin. 
Ama bilemedi. 
Aslında en büyük risk bu aşkın ta kendisiydi...

3 Mart 2012 Cumartesi

Yalnız Aşk 1

Sabahın 6 sında kalkışlarını hatırlıyorum biriciğimin. Her gitme dediğimde 'ama o orada yalnız' deyişlerini. Nasıl unuturum ki. İnsanın dostum dediği kaç kişi vardır. Kaç kişi vardır hiç korkmadan her şeyini paylaşabildiği, ona ondan çok üzülebildiği, kendinden çok düşünebildiği. 'ÇOK AZ'
Bazen mesafeler girer aramıza ama hep kalbimdedir fıstığım. Bir kaç gün önce bana geldiğinde bahsettik yaşadıklarından. Sonra, 'ben bunları yazsam belki birileri okur gözünü açar' dedim. O da 'neden yazmıyorsun ki' dedi.

Zaman geçtikçe gülerek anımsadığımız fakat o zamanlar can yakan bu olayı okurken bakalım siz neler hissedeceksiniz ?
'Neden ben seni hiç dinlemedim' dedi suratını buruşturarak. İnsan aşık olunca gözü ne görürdü ki?
Zaten dostlar da tam onun gözünün kör olduğu yerler için değil midir?
Ama ne yazık ki onun beni dinlemesi ihtimal dahilinde değildi.
Bizim için macera sabahın ilk saatlerinde başlardı. O gittiğinde gözüm telefonda bekler, onun karanlık alt geçitten 'sağ salim geçtim ' mesajıyla rahatlar ancak o zaman uykuma devam edebilirdim.

23 Şubat 2012 Perşembe

12 points goes to Turkey

Sımsıcak İzmir'den merhabalar
Bugün İzmir'de bahar havası vardı resmen. Montlar ellerde sıcağın tadı çıkarıldı.
Tabi ki yepyeni gündem de vardı Türkiye'de 'eurovizyon ve Can Bonomo'. Çoğu kişi onu 'Meczup' şarkısıyla tanıdı. Tanımayanlarda eurovizyona gideceğini duyunca 'o da kim Türkiye'de bir sürü iyi şarkıcı var' yorumunu yaptı. Oysaki Can şarkısıyla büyük bir başarı elde etmişti. Açıkçası ben eurovizyon işini kıvıracağına da emindim ama yinede eurovizyon facialarımızı düşününce tereddütle dinledim şarkıyı.
 Çok sevdim. Vallahi güzel olmuş ve Can'a da tam oturmuş.


 Umarım bu güzel şarkı sayesinde o gece '12 points goes to Turkey' cümlesini sıkça duyarız:)

18 Şubat 2012 Cumartesi

Çok Masum Aşk

Mumlarla rengarenk oldu evimin içi. Sonra her bir mum benden bir parça kopararak eridi. Gözlerimi kırpmadan izledim benden gidenleri.
Kalbimin en kuytu köşesine saklanan küçük bir sevgi tanesini bulacak, bu dünyaya benim için gelmiş PRENS kafamı çevirdim tam da arkamda duruyordu. Nasıl da duymamıştım yanıma gelişini.
Kalbime düşen gökyüzünden inen pamuklar kadar yumuşak, anlaşılması ise eski dilde yazılmış şiirler kadar zordu. Dokunduğunda anladım gerçekti. Göğsüme giren sancı, Tanrım katlanılması ne kadar da zordu. Kalbim öylesine hızlı çarpıyordu ki göğüs kafesim parçalanacak sandım.

Masumdu, rüyalardaki aşklar gibi. Sahteleşti gözümde; sevgiyi basitleştiren aşksız yaşayabileceğini düşünen insanlar.
Sonra korktum. Aşk mıydı bu?  Benimle kalır mıydı ? Düşünmek için kendimi zorladım. Mantığım yere düşen cam vazo gibi paramparçaydı.

16 Şubat 2012 Perşembe

aşk tesadüfleri sever mi?

Bazı şeyler tam da bitti dediğimizde başlar...
Hiç aklımızda yokken tanımadığımız şehrin, tanımadığımız caddesinde karşımıza çıkıverir. Amacımız sadece yemek yemekken şehrin meşhur caddesinde elimizde olmadan, kendimizi onu takip ederken buluveririz. Sildim bitti demek neye yarar ki. Daha nasıl bir tesadüf demeden kalbimizde ait olduğu yere girmiştir bile.



            Bu kadar masum olabilir miyiz?




   

6 Şubat 2012 Pazartesi

Alanya'dan 1-2 Görüntü

Merhabalarrr...
Uzun zamandır yazamadım. Tatil yapıyorum veee
Bu akşam da size Alanya'dan yazıyorum. Alanya kışa inat öylesine güneşli ve sıcak ki inanın mevsimin kış olduğunu unutturuveriyor. Muhteşem denizi ve sıcak havasıyla kış olmasına rağmen turistlerle dopdolu inananın yazarınız Türk görmekte zorlanıyor :)


Ne kadar da güzel görünüyor değil mi?



Bu fotoğrafı Alanya tersanesine çıkarken çektim.
Alanya tersanesi Alanya'nın Selçuklulardan kalan tarihi yapısıdır. Selçukluların Akdeniz'deki ilk tersanesi olan bu yapı Alaeddin Keykubad kenti aldıktan 6yıl sonra yaptırılmıştır. Mis gibi tarih kokan ve muhteşem manzaralara sahip bir yapı ve kesinlikle görülesi bir yer.
İşte o muhteşem yerin dışardan görünüşü
Zamanınız varsa uğrayın derim
İyi akşamlar :)

28 Ocak 2012 Cumartesi

Her Şey Güzel Olacak


Karamsarmışım bugünlerde.
Belki de...
Yaşadıklarımız bazen alıveriyor içimizdeki yaşama sevincimizi, mutsuz olmaya zorluyor bizi. Kendimizi mutlu olmak için sebep ararken buluyoruz. Mutlu olmak için sebebe gerek var mı?

Sessizliğime dönmeliyim, kendi içimdeki yanlızlığıma. Zaten nasıl geldim ki buraya?
Kim tuttu ellerimden, kim kandırdı kalbimi?
Kiminle yürüdüm ıssız sokaklarda.
Düşünmemeliydim hiç düşünmemeli...
Oysaki sadece bir kaç ay geç kalmışım sana da, hayata da. Şimdi ne yapılabilir ki?
Düşünüyorum da seninle sensiz çıktığım bu yolda ışıklı bi ara sokak bulabilir miyim?
Evet kaçıyorum kaçmaktan başka yol  var mı, varsa da ben bilmiorum.
Ne tarafa yürüyorum boş sokaklara mı, beni bekleyen sensiz kalabalığa mı?
Benim gölgem bile bana fazla gelirken etrafımdaki kalabalıkta ne böyle?
Canım mı yanıyor ne!
Korkar mıydım eskiden de?
Sebeplerim, amaçlarım, hedeflerim... Hepsi değişti. Tıpkı aşkın değişen rengi gibi.
Aşk güzeldir ama doğru olduğunda. Ben ise aşkın en acı yüzüne şahit oldum.
İmkansız aşk!
Ah AŞK imkansız olmasaydın da bu kadar güzel olur muydun?

Ve geriye sadece hayaller kalır...
Şimdi
Kendi sessizliğimdeki sesleri arıyorum. Ne bir neşe, ne bir kahkaha. Önümdeki düşleri görüyorum. Düşlediklerim yanımda!

Hey AŞK Neredesin?




25 Ocak 2012 Çarşamba

Aşk Aşk Aşk

Sevgi, Korku ve Nefret.
Bir insanın bunların üçüne birden değil, sadece birine sahip olabileceğini anladım. Eğer birini seviyorsan korku ya da nefreti bilmezsin. Korktuğun zaman, sevgi ya da nefreti hissetmene imkan yok. Ve nefret ettiğindeyse, hayatında sadece nefret olur.
Ne demek istiyorum?
Seviyor muyum, korkuyor muyum yoksa nefret mi ediyorum?

Hayatımız çoğu zaman hayal ettiğimiz gibi olmaz. Aşk da ihtiras, tutku ve elde edilmesi zor olan  ilgimizi çeker. Ulaşamadığımıza koşarız. Acı çekmediğimiz zaman ne aşkımız aşk olur ne de sevgimize inanırız.   
Gizlemeye çalıştıklarımız mutsuzluğumuzdan mı yoksa yaşamak istemediklerimizden midir?
Yalanlarımızın rengi nedir? Ne kadarı sandığımız kadar gizlidir? Ne kadarı aslında gizleyemediğimizden komik duruma düşmemizdir?
Kendimiz olmaktan mı korkarız yoksa gerçeklerle yüzleşmek mi zordur?
Peki ya bizimle yaşayan yalanlar? Yalanların başladığı yerde artar korkularımız.

İnsanlar her zaman sevgiyle nefretin arasındaki farkı da abartmışlardır. Oysaki her ikisi de kalpten gelir. Birini güçlü bir şekilde sevmediğin müddetçe ondan güçlü bir şekilde nefret etmen imkansızdır. Bunun terside geçerlidir.

Ya aşk?
Yakışıklı bir adam eğlenceli bir şeydir, iyi görünümlü bir adam dikkate değerdir,
ama onurlu bir adam,
Ah sevgili okuyucu işte o, tüm kadınların etrafına üşüştüğü asıl kişidir.
ve
Aşk, korkulacak ve uzakta tutulacak bir şey değil.
Aşk, yüreğini tamamlayacak kişiyi bulabilmektir.
Aşk, seni hayal bile edemeyeceğin kadar iyi bir insan haline getirebilecek kişiyi bulabilmektir.
Aşk, eşinin gözlerinin içine bakıp şimdiye kadar tanıdığın en mükemmel kişinin o olduğunu iliklerine kadar hissetmektir.

Aşk uzakta değil! Evet her gördüğünüz her zaman gerçek olmayabilir ama küçücük bir iz farkettiğinizde karşınızdakinin derinliklerine bakın, göreceksiniz.

İmkansızı elediğinizde de kalan her neyse, ne kadar inanılmaz olsa da gerçek olmalıdır.

Kafanız mı karıştı! Emin olun benimki de karışık!

AŞK hep hayatınız da olsun.

Hoşçakalın...


17 Ocak 2012 Salı

Sevdiğinizi Söyleyin

Sevdiklerimizin değerini ne kadar biliyoruz? Ne kadar zamanımızı onları sevmek için ayırıyoruz?
Onları arıyor muyuz? Daha da önemlisi onları hatırlıyor muyuz?
Hayatımızın kıyısından yaşamımıza ortak olan birileri oluyor, sonra bir şekilde yollarımızın ayrıldığı. Kısacık süre bile olsa değer verdiğimiz ve ayrılan yollarımızdan sonra unuttuğumuz.
Sonra ilköğretim, lise, üniversite arkadaşlarımız... Kaçımız kaçını arıyoruz ki?
Peki ya akrabalarımız? En yakınlarımız onlar değil mi?
Hayır sevgili okuyucu kimseye yeterince değer vermiyoruz. Hayatımızda oldukları sürece onları sevip, sonrasında unutulanların arasına saklıyoruz.
Bazen bir kuzenimiz arıyor konuşuyoruz, ama ona bir daha geri dönmüyoruz.
Neden?
Bunu neden yapıyoruz?
Herkesin farklı bir cevabı vardır. Yorumu size bırakıyorum.
Hayatta değer verdiğimiz müddetçe değer bulacağımızı inananlardanım. Biri sizi 1kere 2kere arar. Eğer ona geri dönmezsenin bunun bir 3. asla olmaz.
İnsanları sevin. Onları sevmek, sevdiğinizi ve değer verdiğinizi belli etmek için zaman ayırın.
Sevdiğinizi cesurca, karşılık beklemeden, gözlerinin içine içine söyleyin ve asla utanmayın.
Ölümlü dünyada yarın, hatta 1saniye sonra yola kiminle devam edeceğimizi bilmezken, anı değerlendirin.
 Sonra birinin sesini duymak için bir video kaydı, yüzünü hatırlamak için de eski bir resim aramak zorunda kalabilirsiniz.
Sevgiyle Hoşçakalın...

13 Ocak 2012 Cuma

MILLENNIUM

Yorgunuuum çok yorgun. Oysaki sabahın 6buçuğunda gözlerim açıldığında bu günün bu kadar zor geçeceğini hiiiç tahmin etmemiştim. Ne soğuğa ne de havanın karanlığına aldırmıştım.
Güzel bir gün olacaktı....
Neyse, umarım güzel bir haftasonu olur...
Haftasonu belki evde oturup çay keyfi yaparken kitap okumayı düşünenler olabilir. Onlar için geçtiğimiz sene büyük bir zevkle okuduğum milennıum serisini önermek istiyorum.
Eğer hala bu seriyi okumadıysanız, inanın başlamak için hiçte geç değil.
Milennıum Üçlemesi
Ejderha Dövmeli Kız
Ateşle Oynayan Kız
Arı Kovanına Çomak Sokan Kız
Bu kitaplar sizi daha önce hiç tanımadığınız, kimseye benzemeyen, yepyeni, bambaşka biriyle 'Lisbeth Salander' ile tanıştırıyor. Onu tanıyacaklar şaşırmaya hazır olun.
Muhteşem kurgu, şahane bir karakter ve harika bir polisiye roman.Daha önce okuduğunuz  bütün polisiyeleri unutun veee kendinizi süprizlere hazırlayın. Bu seri sizi tam anlamıyla büyüleyecek, etkisinden uzun süre kurtulamayacaksınız. 41 ülkede satış rekorları kıran bu kitabı Türkiye de ilk yayınlandığı gün d&r da gördüm. Polisiye seven biri olarak hemen ilgimi çekti. Ne nedir ne değildir düşünmeden hemen aldım. Sonra kendimi ikinicisini ve üçüncüsünü sabırsıklıkla beklerken buldum. Zaten sık yaptığım d&r ziyaretlerimi daha da bir sıklaştırır oldum. Hepsi de bir solukta bitti.
Kitabın yazarı Stieg Larsson ne yazıkki kitaplarının başarısını göremeden, henüz 50 yaşında, üçlemeyi yazarken hayatını kaybetti. Klasik fanteziye göre üçlemenin birde devamı var.Dördüncü bir cilt,bir yerlerde duran saklı bir metin, günün birinde er geç ortaya çıkacak olan bir karalanmış sayfalar yığını...
Kitapları okurken yerinizden kımıldayamacak bir sonraki sayfa için aceleci davranacaksınız.
Los Angeles Times  'Gerçek bir fenomen... Salander bu türdeki eşsiz ve yepyeni bir şey.'


The Economist kitaplardan, 'türünün başyapıtı' diye söz ederken USA Today tek kelimeyle 'büyüleyici' diye özetlemiş.  Özlenecek olan bir yazarın son kitapları.
Bende soluksuz okuduğum bu kitapları size şiddetle tavsiye ediyorum. Salander'e büyülenecek ve kitap hiç bitmesin isteyeceksiniz.
Uyarı Eğer önemli bi işiniz varsa ilk önce onu bitirmelisiniz . Bu kitaplara başladığınız da her şey için çok geç olabilir.

11 Ocak 2012 Çarşamba

Pes Etmek Olmaz

       Çok çaresiz olduğum anlarda bile umudumu kaybetmedim ben. Birinin ya da bir sorunun beni yenmesini istemedim. Savaştım sonuna kadar. Bazen mutluluklarım oldu. Bazen de hayal kırıklıklarım. Şimdi, her hayal kırıklığımda aldığım kararları düşünüyorum. Hayal kırıklıkları beni üzmüyor, ben doğru kararlarıma seviniyorum.
        Doğru kararlar sadece biz mutlu olduğumuzda oluşmaz artık bunu biliyorum. Öyle anlar olur ki biz üzülür ağlar, sinirlenir bağırırız; ama o an bizim için iyi bir şeyler olmuştur. Sonradan anlarız.
       Ne geçmişte yaşarım ne de geçmişi unutup. Ben geçmişim ve bugünümle bir bütünüm. Geçmişe takılı kalmak bugünü kaçırmak, geçmişi unutmak ise hata yapmaktır benim için.
        İçimde sönmek bilmeyen umutlarım var...


7 Ocak 2012 Cumartesi

İncilerle Gelen Anılar

       Küçük bir çoçukken yağmur her yağdığında, pencerenin kenarına oturur saatlerce yağmuru, suların kıvrımlar yaparak akışını izlerdim . Ne düşürdüm, hatırlayamıyorum. Ama evimiz sıcaktı. Dışarı çıkma gibi bir derdim yoktu. Sadece bakar, babamın işten gelmesini beklerdim. Bıkmaz ya da yorulmazdım öylece oturmaktan.
       Şimdi de her yağmur yağdığında çayımı ya da kahvemi alır, giderim pencerenin yanına. Bakarım sessizce yağmura. Bazen bir şarkı, bazen de bir söz gelir rüzgarla kulaklarıma. Gümbür gümbür sesi ürkütmez beni. Aslında çok da ıslanmışımdır, İzmir'in dinmek bilmeyen çılgın yağmurunda. Çoktur fırtınaya yakalanıp evimin karşı kaldırımında dakikalarca karşıya geçmek için beklediğim ve en sonunda da suların içine atlayıp eve geldiğim. Kaçırmak istemem hiçbir zaman penceremde ki o görüntüyü.
       Deli yağıyor yine. Sesi kulaklarımda, çayım elimde, bakışılarım ise yazımda.
         1 saniyelik sessizlik neleri hatırlatıyor bana.

5 Ocak 2012 Perşembe

Her Son Bir Başlangıç

       Sevdiklerimiz vardır, yanındayken bile özlediğimiz. İşimiz vardır çalışmaktan bıkmadığımız ve aşkımız vardır ömür boyu sevmeye doyamadığımız...  
       Yani anlar vardır zamanı durdurmak istediğimiz!
     Mutlu ya da mutsuz her son üzer bizi. Çünkü yaşadıklarımız bitmesin isteriz.
       Kısa zaman önce bulduğum işimin hiç bitmemesini istediğim gibi. Ama aldığım haberle yıkıldı, kurduğum bütün düşlerim. İş yerimizin satılmasıyla işsiz kalmıştık ben ve arkadaşlarım. Hayal kırıklığıyla gittim eşyalarımı toplamaya. Sıkı sıkı sarıldık birbirimze, ''iş ilişkimiz bitsene arkadaşlığımız bitmesin'' dedik. Üzgün üzgün binadan ayrılırken ''sen de bizimle gel'' diyen bir ses durdudu beni.
      Arabayla 40 dakika kadar gittik, 2 kader arkadaşımla. Yeni bir iş yeriydi burası. Ağır adımlarla dolaştık içerisini. Eskiden izler arar gibiydik. İçimiz ısınır gibi olsada daha hiçbir şey belli değildi. Müdürün odasına girerken arkadaşlarımın gözlerine baktım. Biraz cesaretlenmiştim. Nasılda güzel girdik içeri. Dimdik ve kendimizden emin. Tam da olması gerektiği gibi.
       Evet, 3ümüz için de olumluydu.
   Mutlu bir son ya da yepyeni bir başlangıç...
  Diğer arkadaşlarımdan ayrıldığıma üzülsemde güç verdi bana yanımdakiler.
Birbirimizden ayrılmış olmanın verdiği burukluğu saymazsak çoğumuzun yeni birer işi var.

   Sonuç mu?
 Umutsuz olduğumuz anların mutlulağa dönüşmesinden daha güzel bir şey sanırım yok. En azından şu an benim için ;)

Bu duruma şans ya da kader diyebilirsiniz. Ama ben mutluluk demeyi tercih ediyorum.

4 Ocak 2012 Çarşamba

Çürüklerinizi İhmal Etmeyin!


       İyi akşamlar   

       Sabahın ilk saatlerinde aldım bilgisayarı elime. Çünkü yazacağım konu şakaya gelmez diye düşünüyorum.

       Dün diş randevumun 2. seansıydı. Amacım bana küçücük görünen çürüklerime dolgu yaptırmaktı. İlk gittiğim de bu amaca ulaştım.İkincisinde de öyle gözüküyordu.Fakat dün hiç de planladığım gibi geçmedi.Bize miniminnacık gözüken çürüklerimizin aslında ne kadar tehlikeli olduğunun bizler farkında değiliz.Dışta görünenler,bir de bizim göremediğimiz köke uzanan çürükler. Dişime kanal dolgu yapıldı. Ama bu durum tamamiyle benim suçum. Çünkü dişim ilk kez yazın ağırmıştı. Üzerinden 5 ay kesin geçmiş. Hap içip geçiştirmiştim ki normalde ilaç içmekten nefret eden biriyim. Diş deyince genelde herkesin içi ürperir. Aklımıza suratsız diş hekimleri gelir. Doktorumu seçerek gitmedim ama hiç de öyle biri değildi. İzmirde oturup bu yazımı okuyan okuyucularım için Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde görev yapan Prof Dr Kemal ÇALIŞKAN'ı öneririm. Uzmanlık alanı kanal dolgulardır. Aynı zamanda insan gibi insan ve mükemmel bir doktordur. İlk kez dişi için doktora giden biri olarak kendisini bir hayli zorlamama rağmen sonuna kadar güler yüzünü ve canayakınlığını kaybetmedi. Dün 1 saatten fazla uğraştı ve sonunda bitti.

       İnanın diş ağrısı çekmeye ve küçücük çürükleri temizletip kurtarmak varken dişimizden olmaya değmez.
     
       Dişlerinizi ihmal etmeyin sevgili okuyucularım. Dediğim gibi bize küçücük görünen çürüklerin altında ne yattığının bizler farkında değiliz. Dişinizi çekilmekten kanalla, kanala gitmeden dolguyla kurtarabilirsiniz. Çekilirse yenisini yaptırırım diye düşünmeyin. Doktorlar en ufak bir umut için bile kanalı tercih ediyorlar yani kendi dişimiz, yeni yapılacak dişten çok daha değerli!!

     Evet sabahın ilk saatlerinde yazdığım bu yazıyı yeni yayınlama fırsatı buldum.
       Okuduğunuz için teşekkür ederim.
           Güzel bir akşam geçirmenizi dilerim :)













3 Ocak 2012 Salı

Ya sonra


       Bir insanı karalamak hayattan silmek ne kadar da kolaydır. Tek bir sözümüze bakar insanların yıllardır kurdukları mutlulukları bozmak. Tek bir sözcük yıkar dağ gibi sapasağlam insanları.
    Evet
1saniyelik sessizlik... 
    Düşünün...
 Bazı şeyleri söylemek kolay. Önemli olan sonra kaçınızın vicdanının rahat olduğu...


       

              



1 Ocak 2012 Pazar

Sizinle Tanıştığıma Memnun Oldum

Merhabalar...   
Bu bloğu açmayı uzun zamandan beri istiyordum ama sanırım kısmet yeni yılın ilk gününeymiş:) şu an burada yazdıklarımı paylaşmanın ve 00.00 dan önce bunları yayınlamam gerektiğinin verdiği heyecanla yazamıyorum bile:)  Oysaki paylaşacak o kadar çok şeyim var ki. Mesela bloğumun adını nasıl seçtim... Bunları da paylaşmak isterim ama sanırım bunu daha sonra yapıcam.

Zaman çabuk geçiyor, kendimi sürekli yeni bir yılı kovalarken buluyorum. Birbirinin aynı gibi görünsede her bir yılda biraz daha büyüyüp daha doğru kararlar alıyorum.Yere daha sağlam basarken,sağlıktan daha değerli hiçbir şeyin olmadığını anlıyorum .Kalp kırmanın anlamsızlığının, sevdiklerinden ayrı yaşayan biri olarak, paylaştığımız küçücük anların benim için ne kadar değerli olduğunun tekrar tekrar farkına varıyorum. Yanımızdakilerin şimdi kıymetini bilelim ki zaman içinde üzülmeyelim diyebilirim...ve son olarak...

Yeni yılın size ailenize ve sevdiklerinize sağlık, mutluluk, başarı ve tabiki de AŞK getirmesini dilerim.